(Bu yazı ilk defa match-up mag‘de yayınlanmıştır.)
Mevsim yaz… Yaz gelmedi diye başlayan serzenişlerimiz yerini, havaların çok sıcak olmasından yakınmalara bıraktı. Deniz ve tatil hayalleri aklımızdan geçiyor çokça… Bir sonraki tatil zamanını planlamaya çalışırken bir bakıyoruz ki Ağustos gelmiş, yarısı geçmiş; hatta yaz bitmek üzere… Hepimizi bir telaş sarıyor. Çünkü seviyoruz dalgalarla oynamayı, sularda kaybolmayı, ayaklarımızın kuma bulanmasını, güneşin sarhoşluğuna buz gibi bir bira ile biraz daha sarhoşluk katmayı, güneş tenimizi yalarken serin esen rüzgarda hayallere dalmayı, günbatımında romantik dakikalar yaşamayı, akşam sevdiklerimizle kurulan zengin sofraları, onlarla iki kadeh tokuşturmayı, yaz gecesi eğlencelerini, sabaha kadar süren sohbetleri…
Düşünüyorum da belki de yaz bizi doğaya ve kendimize en çok yaklaştıran mevsim olduğu için seviyoruz onu… Doğayla iç içe oldukça kendimize yaklaşıyoruz. Kendimize yaklaşmak bizi daha özgür, daha yaratıcı ve daha sosyal bireyler yapıyor. Bu sebeple dinlendiğimiz, eğlendiğimiz, içimize döndüğümüz ve çoğaldığımız bu zamanları bırakmak bize çok zor geliyor.
Soğuk ve karanlık kış gecelerine geçmeden önce ise arada çok güzel bir mevsimin yaşandığını unutmamak gerekiyor. Üstelik anlatacaklarıma ve önerime kulak verirseniz hem çok güzel bir deneyim yaşamış olacaksınız, hem de kışı bereket, neşe ve hafif bir sarhoşlukla karşılayacaksınız. Ağustos’un ikinci yarısı ile birlikte başlayan bağ bozumlarından bahsediyorum. Batıdan doğuya bağ bozumu şöleni yaşanacak topraklarımızda… Yani üzümler bağlardan toplanacak ama söylendiği kadar basit değil, bağcılar için kutsal zamanlar bu zamanlar…
Üzüm yılda bir kere bağ bozumu döneminde toplanıyor. Bağcılar tüm sene boyunca verdikleri emeğin karşılığını bağ bozumu zamanında alıyorlar. Hasatlar toplanıyor, tarım işleri bitiyor. Hava durumundan başlayarak bütün sene o bağın başına gelenler, o yılın şaraplarının kaderi oluyor. Sonbahar müjdeleniyor ve kışlık hazırlıklar başlıyor.
Sonbaharın ilk müjdesi geçen hafta sonu İzmir’in Urla ilçesinde düzenlenen bağ bozumu şenliğinden geldi. Şenliği açılış gününde ziyaret ettim. Bu sayede hem Urla’yı bir kez daha görmüş oldum hem de üzüme, şaraba, tarladan sofraya gelen ürünlerin kokusuna biraz daha yaklaştım. Necati Cumalı’nın, Yorgo Seferis’in, Tanju Okan’ın anılarını taşıyan, sanata ilham olan Urla’da Cumhuriyet Meydanı, Malgaca Pazarı, Sanat Sokağı, Üretici Pazarı üzümler ve üzümlü ürünler, taptaze sebze ve meyvelerle doluydu. Tabii İzmir’in dört bir yanından gelen katılımcıların açtığı stantlar, yarışmalar, seminerler ve atölye çalışmaları da şenliğe ayrı bir boyut katıyordu. Tam bir yemek festivali şeklinde geçen şenlik; yerelliği, zanaatkarlığı ve butik üretimi katılanlara yeniden hatırlatıyordu.
Bahar aylarından bu yana Urla ve festivallerini daha çok duyar olduk. 1. Uluslararası Urla Enginar Festivali ile adından çok söz ettiren Urla şimdi bağ bozumu şenlikleri ile gündemde. Son dönemdeki bu hareketlenmeden bağımsız olarak Urla’da bağ bozumu şenlikleri 2600 yıldır kutlanıyor. 22 yıldır geleneksel ve daha düzenli halde kutlanan şenlikler yurt dışından ziyaretçi ve katılımcıları da ağırlıyor.
Urla halkı sadece üzüm bağlarına değil, tüm tarım alanlarına bağ dediği için bağ bozumu Urla’da sadece üzümlerin hasadını anlatmıyor, tüm tarım ürünlerini kapsıyor aslında. Yine de bağ bozumu aklımıza en çok üzümü ve şarabı getiriyor. Hatta Urla’nın üzümleri Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine de konu olmuş. Evliya Çelebi Malgaca Pazarı’nın ortasındaki büyük asmayı uzun uzun anlatmış, bağcıların farklı asmalarından bu asmaya yaptığı aşılar sayesinde çeşit çeşit üzüm veren bu asmanın etrafında yapılan şenliklerden bahsetmiş.
Üzüm ve şarabın hikayesi aslında daha da eskiye, Antik çağa kadar uzanıyor. Üzümün tarihi MÖ 5000 yıllarına dayanırken Anadolu’da da MÖ 3800 yıllarında üzümden bahsedildiği biliniyor. O zamandan bu zamana da bağ bozumu şenlikleri yapılıyor, insanlara şarabı veren tanrı Dionysos şerefine törenler düzenleniyor, üzümün dalından koparılışı kutlanıyor.
Üzüm ve şarap Anadolu’da bu kadar uzun bir geçmişe sahip olmasına rağmen ülkemizde şarapçılık 80-90 yıldır bir sektör halini almış durumda. Son dönemlerde de gastronomi ve kültür turizmi kapsamında şarap firmalarının bağ bozumu turları düzenleniyor. Ağustosun ikinci yarısından başlayarak Eylül ve Ekim aylarında Marmara’dan Ege’ye, Ege’den İç ve Doğu Anadolu’ya kadar birçok bağ bozumunu yakalamak mümkün. Traktörlere binip tarlalara gitmek, sohbet ederek üzüm toplamak, üzüme ve şaraba dair bilgiler edinmek, yöre yemeklerinden tatmak yaz mevsimini bırakmaya zorlananlar için iyi bir alternatif olabilir. Doğayla iç içe olmak size bambaşka bir deneyim yaşatacak, farklı yörelerin farklı ritüelleri ile tanışmak çok keyifli olacaktır. Üstelik soğuk kış gecelerinde yudumlayacağınız şarabın hikayesine dokunmanın ondan aldığınız lezzeti bir kat daha arttıracağına eminim.