Hakan Bayhan’ın dördüncü çocuk kitabı Mavi Eşekler Adası,Yitik Ülke Yayınları tarafından yayımlandı. Kitaplarında yolculuk temaları üzerinden ilerleyen yazar, farklılıklarımızın bizi zenginleştirdiğini, bunlara rağmen birlikte yaşayabileceğimizi anlatmaya devam ediyor. Hakan Bayhan ile foto muhabirliğinden yazarlığa uzanan serüvenini, çocuklar için yarattığı kahramanlarını, düzenlediği masal atölyelerini ve son kitabını konuştuk.
Dördüncü kitabınızı yayımladınız. Çocuklar için yazmaya nasıl başladınız?
Çocukluğum kalabalık bir aile ortamında geçti. Doğduğum coğrafyada kış çetin geçerdi. Kış geceleri biz çocuklar için eğlence demekti. O zamanlar sadece radyo vardı. Bir de yaşlı kadınların bize anlattığı masallar… Bin Bir Gece Masalları’ndan fırlamış bir dudağı yerde, bir dudağı gökte olan devler… Anlatırken aslında döktükleri gözyaşlarını kendileri için döken masal anlatıcı kadınlar… Böyle bir çocukluktan gelip gazeteciliğe foto muhabiri olarak başladım. Daha sonra yazı işlerinde, işin mutfağı tabir edilen yerde çalıştım. Ardından bulunduğum gazetelerde kültür sanat alanında çalıştım. Radikal Gazetesi’nin kitap ekinin görsel yönetmenliğini yaparken bir yandan da edebiyatı okumaktan öteye götürüp yazmaya, yazdıklarımı kenara atmaya, hikâyeler biriktirmeye başladım. Ancak gün yüzüne çıkarmayı hiç düşünmedim. Sonraları kızım dünyaya gelince bir kırılma yaşadım. Kızımla beraber gözlemlerim daha da arttı, farklılaştı diyebilirim. Gece o yatarken uydurduğum masallara verdiği tepkileri görünce diğer çocukların da bunları okuması gerektiğini düşündüm. Hatta o dönemde, bir roman üzerinde çalışıyordum. Ancak bir gün ani bir kararla romanı bilgisayardan silip çocuklara için yazmaya karar verdim.
Bu süreçte çocuklar tarafından en çok sevilen kahramanınız hangisi oldu? Neden?
Nedeni aslında çok basit, çocuklar genellikle kendilerine değen, bağ kurabildikleri, özdeşleşebildikleri kahramanları daha çok seviyorlar. Kendilerini o kahramanın yerine koyup masalın içine giriyorlar ve bu andan itibaren onlar için asıl macera başlıyor. Küçük Salyangoz Pişinga masalında en çok Pişinga karakterini sevdiler. Uçmaya, gezmeye, yeni yerler görmeye meraklı Pişinga’da kendi özlem ve isteklerini buldular galiba. Bir de ilk iki kitaptaki Kerem var. Onu da pek sevdiler. Kerem gibi maceraya atılmak, olmayanı oldurmak, sırt çantasını alıp yola çıkmak çocuklar için önemli bir duygu olsa gerek.
Mavi Eşekler Adası’nda özgür, adil, mutlu bir toplum umudu var. Farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşayabileceğimiz düşüncesi… Mavi Eşekler Adası fikri nasıl doğdu ve gelişti?
Evet farklıyız… Sen de, ben de farklıyız. Ancak bundan korkmamalıyız. Öte yandan kutuplaşmanın, ötekileştirmenin ve nefret söyleminin tavan yaptığı bu süreçte, çocukların bundan etkilenmemesi mümkün değil. Yolda, sokakta, okulda, TV’lerde ve hayatın her alanında neredeyse hep bu ayrıştırıcı, ötekileştirici dile maruz kalıyorlar, kalıyoruz. Sevmekten korkmamalarını; sevginin, paylaşmanın bizleri çoğaltacağını, özgür olurlarsa kendileri olacaklarını, adil olurlarsa mutlu, huzurlu olacaklarını sadece Mavi Eşekler Adası’nda değil, yazdığım tüm masallarda göstermek istiyorum. Farklılığımıza rağmen birlikte yaşamanın zenginlik olduğu, farklı renklerin, dillerin ve dinlerin hayat devam ettiği sürece hep var olacağı gerçeğinden yola çıkıyorum.
Yolculuk teması her kitabınızda var. Bu zemini seçmenizin özellikli sebebi nedir?
Çok klasik olacak belki ama hayat bir yolculuk değil mi? Çocukluğumda yolculuklardan hep korkardım. Bu korku kaybetmek korkusuydu galiba. Var olanı elinden yitirme, kayıp gitmesi korkusu. Büyüdükçe yolculuğun kaybetmek değil, aksine bulmak, keşfetmek olduğunu idrak edince keyif almaya başladım. Bir anlamda çocukluğumdaki kendim ile yüzleştim. Gitmek, gidip görmek, kendinden farklı olan ile karşılaşmak onu tanımak sevmek. Zorluklarla mücadele etmek, birey olmak, kendi başına karar vermek. Bunlar hele ki çocuklara daha ilginç geliyor.
Yeni nesil neler okuyor?
Teknolojinin erişilebilir olmasıyla beraber internet hayatın her alanına girdi. Çocuklar iyiyi kötüyü seçiyorlar. Hoşlanmadığı şeyi, kendine değmeyen kitabı okumuyor mesela. Neden Harry Potter rağbet görüyor? Çünkü içinde bilim var, gizem var, aksiyon var ve daha pek çok bileşen var. İçinde kendilerine ilginç gelen, sıcak hikâyesinde kendilerini buldukları her kitaba ilgi gösteriyorlar diye düşünüyorum.
Biz yetişkinlerin çocuklardan öğrenmesi gereken şeyler nedir?
Çocuklar biz yetişkinlerden daha yalın, daha yalansız ve doğrular. Onlar neyin iyi, neyin kötü olduğunun farkındalar ve bunu da tüm saflıklarıyla ifade etmede bir sakınca görmüyorlar. Çocuk deyip geçmemeli, “Anlamazlar” dememeliyiz. Onların algılama kapasiteleri biz yetişkinlerin çok üzerinde. O yüzden hangi yaştalarsa ona göre davranmanın doğruluğuna inanıyorum. Bir de bir laf vardır: Çocuğun seviyesine inmek. Bu bana çok itici geliyor. Ne seviyesi? Onların algıları bizden bin kat daha açık ve berrak. Duygu dünyaları, düşünme biçimleri ve hayalleri farklı. Yetişkinlerin göremediği birçok ayrıntıyı onlar ilk bakışta görüyorlar. Ben de elimden geldiğince dinlemekten ve onları yargılamadan onlardan bir şey öğrenebilir miyim diye gözlemliyorum.
Yaptığınız masal atölyelerinden bahsedelim biraz da…
Çocuklarla bir şey yapmak, onlarla vakit geçirmek benim açımdan hele hele ki yolun daha başında olan bir yazar olarak çok kıymetli bir durum. Çocuklarla masal atölyesi yapıyorum. Siz de yazar olabilirsiniz diye. Önce çocuklar kendilerini tanıtıyorlar. Bu, çocukların birbirini tanımalarına vesile oluyor. Nelerden hoşlanırlar, neler ilgilerini çeker, bunları anlatıyorlar. Daha sonra onlara bir önerme veriyorum. Ve çocuklar kendi masallarını yazıyorlar. Daha sonra her çocuk kendi yazdığı masalı sırasıyla okuyor. Öyle güçlü, öyle sıkı masallar çıkıyor ki. İşte o zaman umudum yeniden yeşeriyor. Evet, diyorum kendi kendime, geliyorlar. Geleceğin yazarları olarak geliyorlar!
Mavi Eşekler Adası’ndan sonra sırada ne var?
Şu sıralar iki çalışma içerisindeyim. İlki 4-6 yaş okul öncesi çocukların ilgisini çekebilecek bir üçleme masal. Arkadaşı olmayan küçük bir kız çocuğu ile bulutun hikâyesi… Diğeri de Osman Hamdi Bey ile ilgili bir masal. Ressam, müzeci, arkeolog ve sanat eğitmeni Osman Hamdi Bey’in tarihimizde önemli bir figür olduğunu düşünüyorum. Sadece Kaplumbağa Terbiyecisi eseriyle tanınıyor. Daha birçok eseri var. Hayatını arkeolojiye, sanata adamış bir insanın çocuklar tarafından bilinmesini istiyorum.
* 21 Haziran 2018’de BirGün Gazetesi’nde yayımlanmıştır.