Buket Arbatlı’nın ilk öykü kitabı Erkeklere Her Şey Anlatılmaz 2020’nin Mart ayında Sel Yayıncılık etiketiyle raflarda yerini aldı, biz evlere kapanmadan, işler olağanüstü bir hal almadan kısa bir süre önce. Kitap benim listeme gerek adı gerekse ilk öykü kitabı olmasıyla girmişti ve inzivamın ilk günlerine eşlik etti.
Kitapta on altı öykü yer alıyor. Her öyküde yazar gözlem yeteneğinin oldukça güçlü olduğunu hissettiriyor bize. Yalın bir dili var ve bu yalın dil adım adım öykü mekânlarında dolaştırıyor bizi. Gelin, öyküler arasında dolaşalım biz de.
Eskisi Gibi Olabilecek miyiz Madam? adlı ilk öyküde anne-çocuk ilişkisinden ziyade; kadın ve çocuk ilişkisine bakıyor Arbatlı… Bir çocuğun rahme düştükten sonra veya büyüdükten sonra kadın ve erkek ilişkisine nasıl etki edebileceğini, kadının annelik ve sevgililik durumları açısından farklı karakterler üzerinden inceleniyor bu öyküde.
Yalnızlık Öldürür öyküsünde kadın erkek ilişkisinde ilişkinin öznelerini sorgulatıyor bize. Toplumsal cinsiyet kalıplarının aksi karakterler çizerken kadın ve erkek arasındaki duygusal farkları; kadının duygularıyla bir bütün olduğunu, erkeğin bunları daha rahat hasıraltı edebildiğini görüyoruz. Kadın hep daha duygusal.
Yeryüzü İnsanları ağabey ve kız kardeş ilişkisini anlatırken anne-oğul ve anne-kız ilişkisine de bakmamızı sağlıyor. Arka planda bencil annelerin kız çocuklarına bıraktıkları mirası görürken ataerkilliğin içimize işleyen kodlarını ve kişileri ezen çarklarını görüyoruz.
Kumrular, sonu diğerlerinden farklı biten, etkileyici bir öykü. Kadınlık o kadar erkeklerin nazarında aranıyor ki bu öyküde kahramanımız kadınlığını ve cinselliğini yok gibi olan kocasının üzerinden kuşlarla sorguluyor.
Şiir Neyi İyileştirir? adlı öyküde alt çizdiğim yerler var, ama bu öykünün teknik anlamda biraz daha çalışma gerektirdiğini düşünüyorum.
Samuray Atına Binip Gittiğinde adlı öyküde iki kadın arasındaki bağa şahit oluyoruz. Araya erkekler girip çıksa da sağlam bir dostluk bir hastane odasından, en zor hastalıklardan birinden yüzünü gösteriyor. Ancak hikâye ile ilgili biraz daha detay bilmeye ihtiyaç duyuyoruz bu öyküyde. Vurgulanan yerlerin vurgusu hikâye eksik kaldığı için tamamlanmamışlık hissi yaratıyor içimizde.
Erkeklere Her Şey Anlatılmaz kitaba adını veren öykü… Erken evlenmiş, çocuğuyla birlikte büyümüş bir kadın var öyküde. Kendine kadın bile diyemeyen bu karakter, çocuklukta kalmış, erkeklere karşı tecrübesiz. Öykü boyunca kadının kafa sesinde rahatlıkla dolaşıyoruz, düşünceler akıyor; onun gözünden erkeklere bakıyoruz; ancak tanrı anlatıcı ile anlatılan bu öyküde adamın kafa seslerini duyamıyoruz. O zaman neden birinci tekil şahıs ile anlatılmadığı düştü benim aklıma okuduktan sonra. Bir de hikâye zamanlarına biraz daha dikkat ederdim ben olsaydım.
Buket Arbatlı’nın öykü mekânları evler, oteller, hastaneler ve restoranlar… Mekânlar güzelce canlanıyor gözünüzde; kitabın atmosferinin rengi tam kapağı gibi gül kurusuyla bezenmiş gri…
Remzi Bey’i Evlendirmek öyküsünü bir gözlemci anlatıcıdan dinliyoruz. İçinde bolca hayal kırıklığı barındırıyor bu öykü de. Kadın ve erkek arasındaki aşk da oluyorsa oluyor diye anlıyorum ben, burnu fazla sokmamak lazım.
Aile Sofrası öyküsünde kafa sesleri ve tanrı anlatıcının sesi birbirine karışıyor. Bu açıdan birkaç paragraf dokunuşu iyi olabilirdi. Çünkü özellikle yapılmış bir biçim görünmüyor ortada. Burada da bencil anne figürü çok baskın; hatta anne burada bir hükümdara dönüşüyor. Kız çocuklarını büyütmeyen, büyüdüklerinde onlara isteklerini söyletmeyen bir hükümdar.
Ağaçların Dili; kendimize kurduğumuz dünyalar ve kaçış rotalarımızı sorgulatıyor bize. Yine oldukça hüzün ve hayal kırıklığı barındırıyor bu öykü de içinde.
Bakire Meryem’in Bahçesi aldatan ve aldatılanın birbirine karıştığı bir aldatma öyküsü. Aşkının peşinden koşan bir kadın anlatıcısı var öykünün. Kitabın birinci tekilden yazılan ilk öyküsü ve bence buraya kadar olan öyküler içinde en iyisi. Duyguyu gayet güzel yakalıyor, okura geçiriyor.
Buraya kadar kitapta yakalanan konularla birlikte kitabın içine çekilirken bir taraftan da bir şeyin beni ittiğini hissediyordum. Bu öyküyle birlikte tanrı anlatıcıların birçok öyküde gerekli olmadığı sonucuna kesinlikle varmış oldum. Birinci tekilde daha iyi olabilirdi o öyküler…
Tabii bu arada tanrı anlatıcının bence en iyi kullanıldığı Elimi Tut öyküsüne değinmeden geçmeyelim. Yalnızlık, iki kişi arasında kurulan bağ ve ölüme tanıklık etme temaları öne çıkıyor bu öyküde.
Hayat Burada Bir Kalp Gibi Atar öyküsü kitabın iyi öykülerinden biri. İçinde yine aileler, erkek ve kız çocukların anne ile olan ilişkileri ve belirgin bir baba figürü var.
Ölüm teması Beautiful Tango öyküsünde iyice kendini belli ediyor. Kadının yaşlanma sürecinde bedeniyle ve erkeklerle kurduğu ilişkiye erkeklerle karşılaştırmalı olarak bakıyor yazar burada. Bu öyküyü oldukça mekanik bulduğumu belirtmeliyim. Bedenin bir duygulanım yeri olduğunu düşünürsek duygularda daha derinleşen bir öyküyü okumaktan daha çok zevk alırdım.
Kitap, Satılık Ev ve Abdullah Aşçı’yı Aramak öyküleriyle tamamlanıyor.
Buket Arbatlı anlatısının içinde doktorluk kariyerinden beslendiğini hissettiriyor bize. Hastalar, hastaneler, ölmekte olanlar, refakat edilenler ve edenler var bu öykülerde. Bazı anlatılarını edebiyata ve mitolojiye göndermeler ile besliyor Arbatlı. Birçoğu kadın hikâyeleri, erkeklerin de gizli kadın kahramanları var. Değinilen konuların oldukça çekici olduğunu düşünüyorum. Kadın-erkek, kadın-aile, erkek-aile, ilişkiler, ölüm, yakınlık, cinsellik… Ayrıca aile ilişkileri ve çocukluk bağlarının yetişkin hayatlarındaki etkisi bambaşka noktalardan ortaya çıktığı aşikâr, Arbatlı bu noktaları iyi yakalamış; erkeklere de anlatılsın. Bazı noktalarda, yukarıda da belirttiğim hususlarda ufak dokunuşlar, çok daha iyi bir ilk kitapla tanıştırabilirdi bizi.
Erkeklere Her Şey Anlatılmaz, Buket Arbatlı, Sel Yayıncılık, Mart 2020